Bin Bir Surat Seslendirme Sanatçısı! 15 Ocak 2019 – Kategori: Genel – Tags:

Seslendirme ya da dublaj yalnızca ses ile değil, oyunculuk performansıyla da yakından ilgilidir.

Seslendirme ve dublaj sanatı günlük yaşamda herkesin her zaman yaptığı sıradan bir konuşma olarak algılansa da aslında esaslı bir oyunculuk bilgisi ve yeteneği gerektirir. Sadece yetenekli olmak da mikrofonun başına geçmek için yeterli değildir üstelik; insanları doğru okumak, farklı karakterlerin duygularını layıkıyla deşifre edebilmek ve tanıştığı bu yeni kimliği kendi benliğinde yaratmak, dublaj ve seslendirme sanatçısı olmanın başlıca gereklerindendir.

Her Şey Metni Çözümlemekle Başlar!

Bir dublaj ya da seslendirme sanatçısı önüne gelen metni, uygun tonlamayla okumakla kalmaz; önce hikayeyi okur, karakter kodlarını çözer, deşifre eder, anlar ve uygulama noktasında nasıl bir dil kullanacağını belirler. Tam da bu noktada devreye samimiyet girer.

Bir karakterin seslendirmesi ne kadar gerçekse, izleyicinin gerçek duyguyu kavraması da o kadar kolaylaşır. Duyguları ön planda olan seslendirme sanatçısı, alt metni çözümlemek için kendine sürekli sorarak hayat vereceği karakterin derinlerini araştırır ve kritik noktalara ulaşır.

Okuduğunu Doğru Anlamak Seslendirmenin Yarısıdır!

Seslendirme sanatının temelinde doğru tonlamayla konuşmanın olduğu düşünülse de aslında mesele okumakla başlar. Metni doğru okuyan sanatçı, aynı zamanda doğru bir eleştirmendir. Eleştiri kelimesi negatif algılansa da aslında doğru bilgiye ulaşmak için gerekli olan soruların belirlenmesini sağlayan pozitif bir eylemdir.

Karakter analizinde doğru soruları soran bir seslendirme sanatçısı, gerekli teknik ve pratik alt yapıya sahipse ve disiplinli çalışıyorsa, ortaya çıkan ürün şüphesiz ki kusursuz olacaktır.  Çünkü sesi ile can vermiş olduğu karakter için yalnızca tonlama ve diksiyondaki  yeteneklerini değil, oyunculuk tekniklerini de kullanacaktır.

Kendinden Sıyrılıp Başkası Olmak!

Seslendirme sanatçısı, karşısına yeni bir metin, dublaj sanatçısı ise yeni bir film geldiğinde, kendi kimliğini stüdyonun kapısındaki vestiyere asar, olması gerektiği kişiyi üzerine giyip sanatını icra etmeye başlar.

Aksi halde oyuncu hiçbir projede; karakterler ise hiçbir metinde birbirinden farklı olmaz. Bu tehlike yalnızca tek düze bir performans riski de taşımaz. Seslendirme ya da dublaj sanatçısının kendi karakteristiğinin baskın çıkması yüzünden de hep aynı performansın görülmesi söz konusu olabilir. Bu noktada kritik önem taşıyan yetkinlik ise yine oyunculuktur.

İnsan karakterini doğru çözümleyip kendi diline yansıtan, yaşamı bir gözlem alanı gibi değerlendirip ufkuna sürekli yeni kimlikler ekleyen kişi, seslendirme ya da dublaj sanatçısı olmak için biçilmiş kaftandır.